Obtenez 3 mois à 0,99 $/mois

OFFRE D'UNE DURÉE LIMITÉE
Page de couverture de A Stormy Proposal: Love Takes Flight in Cappadocia

A Stormy Proposal: Love Takes Flight in Cappadocia

A Stormy Proposal: Love Takes Flight in Cappadocia

Écouter gratuitement

Voir les détails du balado

À propos de cet audio

Fluent Fiction - Turkish: A Stormy Proposal: Love Takes Flight in Cappadocia Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-12-07-23-34-02-tr Story Transcript:Tr: Cappadocia'nın karlı tepelerinde, güneşin ilk ışıkları gökyüzünü renklendiriyordu.En: On the snowy hills of Cappadocia, the first rays of the sun were coloring the sky.Tr: Emir, Zeynep ve Selim, sıcak hava balonlarının bulunduğu alana doğru yürüyordu.En: Emir, Zeynep, and Selim were walking towards the area where the hot air balloons were located.Tr: Bu özel gün, Zeynep'in doğum günüydü.En: This special day was Zeynep's birthday.Tr: Ancak kışın ortasında, havada bir tuhaflık vardı.En: However, in the middle of winter, there was something strange in the air.Tr: "Zeynep, bugün yepyeni bir macera bizi bekliyor," dedi Emir heyecanla.En: "Zeynep, today a brand new adventure awaits us," said Emir excitedly.Tr: Onun kalbi bu anı beklerken hızlı hızlı atıyordu.En: His heart was pounding as he awaited this moment.Tr: Selim ise karamsar bir biçimde gökyüzüne baktı.En: Selim, on the other hand, looked at the sky gloomily.Tr: "Hava biraz garip, fırtına çıkabilir," diye düşündü.En: "The weather is a bit strange, a storm might break out," he thought.Tr: Emir, Zeynep ve Selim balonların olduğu alana vardıklarında, gökyüzünü kara bulutlar kaplamıştı.En: When Emir, Zeynep, and Selim arrived at the area with the balloons, the sky was covered with dark clouds.Tr: Rüzgar gittikçe şiddetleniyordu.En: The wind was growing stronger.Tr: Baloncunun yanına gittiler.En: They went to the balloonist.Tr: "Balonlarla kalkış yapmak güvenli olmayabilir," dedi baloncu endişeyle.En: "It may not be safe to take off with the balloons," said the balloonist worriedly.Tr: Emir, planlarının suya düşmesinden korkuyordu.En: Emir feared his plans might fall through.Tr: Zeynep'e unutulmaz bir an yaşatmak istiyordu.En: He wanted to give Zeynep an unforgettable moment.Tr: Derin bir nefes aldı.En: He took a deep breath.Tr: Kafasında birçok düşünce vardı.En: Many thoughts were running through his head.Tr: Selim yanına yaklaştı ve "Emir, güvenliğimiz önemli.En: Selim approached him and said, "Emir, our safety is important.Tr: Başka bir yolu düşünmeliyiz," dedi.En: We should think of another way."Tr: Bir anlık sessizlik oldu.En: There was a moment of silence.Tr: Emir, içindeki çelişkiye rağmen bir karar verdi.En: Despite the internal conflict, Emir made a decision.Tr: Zeynep'i ve Selim'i rüzgarın daha az etkili olduğu, Kapadokya'nın o güzel kayalıklarına yönlendirdi.En: He directed Zeynep and Selim to the beautiful rocks of Cappadocia, where the wind was less effective.Tr: "Bu manzara da harika," dedi Zeynep, doğanın gücü karşısında büyülenmişti.En: "This view is also amazing," said Zeynep, enchanted by the power of nature.Tr: Gökyüzünde şimşekler çaktı.En: Lightning flashed in the sky.Tr: Emir, diz çöktü.En: Emir kneeled.Tr: Eline taktığı yüzükle Zeynep'e baktı.En: With the ring in his hand, he looked at Zeynep.Tr: "Zeynep, benimle evlenir misin?" diye sordu.En: "Zeynep, will you marry me?" he asked.Tr: Selim heyecanla onları izliyordu.En: Selim watched them with excitement.Tr: Anın büyüsü herkesi sarmıştı.En: The magic of the moment enveloped everyone.Tr: Zeynep, gözleri dolarak "Evet, evet!" dedi.En: Zeynep, with tears in her eyes, said "Yes, yes!"Tr: Kucaklaştılar, fırtınanın dramatik arka planı altında mutluluğu tükettiler.En: They embraced, savoring the happiness under the dramatic backdrop of the storm.Tr: Selim de yanlarına katıldı, üç arkadaş duygusal anın tadını çıkardılar.En: Selim joined them, and the three friends relished the emotional moment.Tr: Emir, anın önemini anladı.En: Emir understood the importance of the moment.Tr: Her zaman planlamak güzeldi ama bazen en güzel anlar beklenmedik değişikliklerle gelirdi.En: It was always nice to plan, but sometimes the most beautiful moments came with unexpected changes.Tr: O gün fırtına, onların kalplerini daha da yakınlaştırdı.En: That day, the storm brought their hearts even closer.Tr: Kapadokya'nın bu soğuk, ama büyüleyici gününde herkes kalbinin sıcaklığını hissetti.En: In this cold but enchanting day in Cappadocia, everyone felt the warmth of their hearts.Tr: Anın güzelliği, büyüsünü kaybetmemişti.En: The beauty of the moment hadn't lost its magic. Vocabulary Words:snowy: karlırays: ışıklarstorm: fırtınagloomily: karamsar bir biçimdeballoonist: baloncuworriedly: endişeylepounding: hızlı hızlı atıyorduconflict: çelişkidecision: kararenchanting: büyüleyiciembraced: kucaklaştılarsavoring: tükettileremotional: duygusalunforgettable: unutulmazadventure: macerabackdrop: arka planthunderstorm: fırtınasilence: sessizlikunfolding: açıkinflate: şişirmekbreath: nefesinternal: ...
Pas encore de commentaire