Page de couverture de Chasing Memories: The Ring Lost in Istanbul's Bazaar

Chasing Memories: The Ring Lost in Istanbul's Bazaar

Chasing Memories: The Ring Lost in Istanbul's Bazaar

Écouter gratuitement

Voir les détails du balado

À propos de cet audio

Fluent Fiction - Turkish: Chasing Memories: The Ring Lost in Istanbul's Bazaar Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-12-20-08-38-20-tr Story Transcript:Tr: Kış mevsiminin soğuk rüzgarları, İstanbul'un Kapalıçarşı'sını sarhoş bir sabırla, sıcak ışıklarına karşın sürüyordu.En: The cold winds of winter were sweeping through Istanbul's Kapalıçarşı with a drunken patience, despite its warm lights.Tr: Yasemin, kalabalığın içinde kaybolan bir anı peşindeydi.En: Yasemin was chasing after a memory lost in the crowd.Tr: Elinde, büyükannesine ait olan ve her zaman ona mutluluk getirdiğine inandığı son bir yüzüğün yokluğu vardı.En: In her hand, she felt the absence of a final ring belonging to her grandmother, which she always believed brought her happiness.Tr: Yasemin, büyükannesinin vefatından sonra bu yüzüğe dört elle sarılmıştı.En: Yasemin had clung tightly to this ring after her grandmother's passing.Tr: Yeni Yıl için hazırlıklar yapılırken, o kutsal yüzüğün parmağında olmasını istiyordu.En: As preparations were being made for the New Year, she wanted that sacred ring to be on her finger.Tr: O gün, aniden kaybetmiş gibiydi.En: That day, she seemed to have lost it suddenly.Tr: Bir yılbaşı hediyesi telaşı sırasında, ya birine satılmış ya da düşürülmüş olmalıydı.En: During the hustle and bustle of a New Year's gift rush, it must have either been sold or dropped.Tr: Emre’nin dükkânı, Kapalıçarşı'nın labirent kokan sokaklarından birinin köşesindeydi.En: Emre's shop was at the corner of one of the labyrinth-scented streets of the Kapalıçarşı.Tr: Emre, genellikle bulunduğu sokağı her gün süpüren bir seyyar satıcıydı.En: Emre was a street vendor who usually swept the street he was on every day.Tr: Yasemin, dükkânına gidip Emre'den yardım istedi.En: Yasemin went to his shop and asked Emre for help.Tr: Emre başta temkinliydi, ama Yasemin'in gözlerindeki çaresizlik onu etkiledi.En: Emre was cautious at first, but the desperation in Yasemin's eyes moved him.Tr: Çarşıda bir şeylerin kaybolmasına alışkındı, ama her zaman her kayıp eşyanın da bir hikayesi olduğunu bilirdi.En: He was used to things getting lost in the bazaar, but he always knew that every lost item had a story.Tr: Kapalıçarşı'nın rüya gibi ortamında, Yasemin ve Emre yüzüğün izini sürmeye koyuldular.En: In the dream-like atmosphere of the Kapalıçarşı, Yasemin and Emre set out to trace the ring.Tr: Her köşe başı, her tezgah bir umut ışığı gibiydi.En: Every corner, every stall was like a ray of hope.Tr: Çarşının kavisli tavanlarında yankılanan pazarlık sesleri arasında Yasemin, kendi gürültüsünün içinde yitiyordu.En: Amidst the echoing bargaining sounds in the bazaar's vaulted ceilings, Yasemin was losing herself in her noise.Tr: Gözleri hep dikkatle arıyordu ve bir an geldi ki, bir tezgâhın köşesinde tanıdık bir pırıltı gördü.En: Her eyes were always searching carefully, and a moment came when she saw a familiar glint at the corner of a stall.Tr: Kalbi durdu sandı; titrek bir heyecan onu sardı.En: She thought her heart stopped; a trembling excitement enveloped her.Tr: Yüzüğün sahibi, yaşlı bir tezgâhtardı.En: The owner of the ring was an old stall keeper.Tr: Oysa ki, yüzüğün sahiplenildiğini bilse bile dolandırıcılığa yer yoktu.En: Even though he was aware that the ring was claimed, there was no room for deceit.Tr: Yasemin’in bir eşyasını geri almak için gösterdiği çabadan etkilendi.En: He was impressed by the effort Yasemin put into retrieving her possession.Tr: Yasemin utangaçça yüzüğüne uzandı ve nihayet, dolunay ışığı altında parlayan bir umudu yeniden bulmuş oldu.En: Yasemin reached out shyly for her ring, and at last, she found a hope shining under the light of the full moon.Tr: Kapalıçarşı kapanmadan hemen önce, Yasemin ve Emre dışarı çıktılar.En: Just before the Kapalıçarşı closed, Yasemin and Emre stepped outside.Tr: Yasemin yeniden dolama yüzüğün ağırlığının elinde olduğunu hissetti.En: Yasemin felt the weight of the wrapped ring in her hand once again.Tr: Emre’ye döndü, kalbindeki sıcak bir barışla ve minnetle.En: She turned to Emre, with a warm peace and gratitude in her heart.Tr: İlk başta sadece bir yabancıydı, fakat şimdi yanında güvenebileceği biri vardı.En: At first, he was just a stranger, but now she had someone she could trust beside her.Tr: Bu ani yolculuk, Yasemin'e yalnız olmadığı ve zor zamanlarda bile bir yardımla çok şey başarılabileceğini öğretti.En: This sudden journey taught Yasemin that she wasn't alone and that even in tough times, a lot can be achieved with some help.Tr: Emre’nin yardımları sayesinde, belki de Emre için de bu başlangıç, yeni bir dostluğun kapılarını açabilirdi.En:...
Pas encore de commentaire