Obtenez 3 mois à 0,99 $/mois + 20 $ de crédit Audible

OFFRE D'UNE DURÉE LIMITÉE
Page de couverture de Emre's Earthen Mastery: Sculpting Dreams in Cappadocia

Emre's Earthen Mastery: Sculpting Dreams in Cappadocia

Emre's Earthen Mastery: Sculpting Dreams in Cappadocia

Écouter gratuitement

Voir les détails du balado

À propos de cet audio

Fluent Fiction - Turkish: Emre's Earthen Mastery: Sculpting Dreams in Cappadocia Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-11-13-23-34-02-tr Story Transcript:Tr: Cappadocia'nın büyüleyici taşları arasında, sonbaharın turuncu yaprakları yeryüzünü bir örtü gibi sarıyordu.En: Among the enchanting stones of Cappadocia, the orange leaves of autumn covered the ground like a blanket.Tr: Emre, uzun zamandır hayalini kurduğu bu gün için buradaydı.En: Emre was here for this day that he had dreamed of for a long time.Tr: Yaşadığı şehrin kaosundan kaçmış, sessiz bir kasaba olan Göreme'ye gelmişti.En: He had escaped the chaos of the city he lived in and come to Göreme, a quiet town.Tr: Burada yerel halk, nesiller boyu süregelen çömlekçilik sanatını yaşatıyordu.En: Here, the local people were preserving the art of pottery, which had been passed down through generations.Tr: Aylin, yörede tanınmış bir çömlek ustasıydı.En: Aylin was a renowned pottery master in the area.Tr: Sessiz ama öğretici bir kişiliği vardı.En: She had a quiet yet instructive personality.Tr: Emre’nin çömlekçilik hocası olmayı kabul ettiğinde, genç adamın içini sevinç kaplamıştı.En: When she agreed to be Emre's pottery teacher, a wave of joy filled the young man's heart.Tr: Aylin'in atölyesi, yamaçların arasında yer alan sıcak ve mis kokulu bir yerdi.En: Aylin's workshop was a warm and fragrant place nestled between the hills.Tr: Duvarlarını başarıyla tamamladığı çanaklar, küpler ve vazolar süslüyordu.En: The walls were adorned with the bowls, jugs, and vases she had successfully completed.Tr: "Bu sanat sabır ister," demişti Aylin, ilk gün Emre'ye.En: "This art requires patience," Aylin had said to Emre on the first day.Tr: "Zamanla öğrenirsin, aceleye getirilecek bir şey değil."En: "You will learn in time; it's not something to be rushed."Tr: Yanında Kerem de vardı, Emre'nin çocukluk arkadaşı.En: Kerem, Emre's childhood friend, was also with him.Tr: Kerem bu işe biraz temkinli yaklaşıyordu.En: Kerem approached this endeavor with some caution.Tr: Teknik ve sabırın bir arada olduğu bu sanat ona fazla zahmetli geliyordu, ama yine de Emre'nin yanında oldu.En: The art, with its blend of technique and patience, seemed too laborious for him, but he still stood by Emre's side.Tr: Birlikte atölyeye girmişlerdi, ama Kerem genellikle ortalıkta gezinip dikkat çekici manzaralar fotoğraflıyordu.En: They had entered the workshop together, but Kerem usually wandered around, taking photos of the captivating landscapes.Tr: İlk günler Emre için zor geçti.En: The first days were tough for Emre.Tr: Çamurun şekil alması, elle verilmesi gereken ince işlemler... Şehirdeki hızı burada yoktu.En: Shaping the clay, the delicate manual processes required... the speed of the city was absent here.Tr: Ama her gün, güneş dağların arkasında kaybolana kadar çalıştı.En: But every day, he worked until the sun disappeared behind the mountains.Tr: Düşen yaprakların üstüne basa basa, yorucu geçen her günün sonunda Aylin’den öğrendiği yeni bir tekniği yanında götürdü.En: Stepping on the fallen leaves, every exhausting day, he took a new technique he learned from Aylin with him.Tr: Günler, haftalar geçti.En: Days and weeks passed.Tr: Sonunda Emre, ilk çömlek parçasını tamamlamaya yakındı.En: Finally, Emre was close to completing his first pottery piece.Tr: Tüm kasaba bir araya gelmişti.En: The entire town had gathered.Tr: Geleneksel bir toplantıda, herkes birbirine yaptığı işleri gösteriyordu.En: At a traditional meeting, everyone was showing the work they had done.Tr: Emre de hazırladığı parçayı sergilemeye hazırdı.En: Emre was ready to exhibit his piece as well.Tr: Ancak tam bu sırada parça, beklenmedik bir şekilde bir tarafında çatladı.En: But just at that moment, the piece unexpectedly cracked on one side.Tr: Emre'nin içi karardı; onca emek çöpe mi gitmişti?En: Emre's heart sank; was all that effort wasted?Tr: Aylin yanına geldi.En: Aylin came over to him.Tr: “Sanat dediğin kusurlar yaratır,” diye mırıldandı gülümseyerek.En: "Art creates flaws," she murmured with a smile.Tr: "Onlarla başa çıkmayı öğren.En: "Learn to deal with them.Tr: Onlar işi özel kılar."En: They make the work special."Tr: Emre, çatlağı bir şekilde tamamlayıp parçasını yeniden şekillendirmeye başladı.En: Emre began to reshape his piece, completing the crack somehow.Tr: Hayal gücünü kullanarak, o kusurlu kısmı benzersiz bir tasarıma dönüştürdü.En: Using his imagination, he transformed that flawed part into a unique design.Tr: Ortaya çıkan eser, sadece Emre’nin değil, tüm kasabanın dikkatini çekti.En: The resulting piece captured the attention not only of Emre but also of the whole town.Tr: O gün, Emre çömlekçiliğin sadece bir sanat...
Pas encore de commentaire