• Love in the Mist: A Göreme Morning of Discovery

  • May 6 2025
  • Durée: 15 min
  • Podcast

Love in the Mist: A Göreme Morning of Discovery

  • Résumé

  • Fluent Fiction - Turkish: Love in the Mist: A Göreme Morning of Discovery Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-05-06-22-34-01-tr Story Transcript:Tr: Göreme Milli Parkı'nda serin bir sabah.En: A cool morning in Göreme Milli Parkı.Tr: Emir, Leyla ve Serkan patika yol boyunca sessiz ilerliyorlardı.En: Emir, Leyla, and Serkan were walking quietly along the trail.Tr: Gökyüzü yavaşça pembeleşiyordu, ancak yoğun bir sis vadinin üzerinde dolanıyordu.En: The sky was slowly turning pink, but a thick mist was hovering over the valley.Tr: Emir'in kamerası boynunda asılıydı, gözleri sürekli en iyi açıyı arıyordu.En: Emir's camera hung around his neck, his eyes constantly searching for the best angle.Tr: "Harika bir gün," dedi Serkan gülümseyerek.En: "A wonderful day," said Serkan with a smile.Tr: "Ama sise dikkat etmeliyiz."En: "But we should be careful of the mist."Tr: Emir, başını sallayarak "Evet ama doğru anı yakalarız, değil mi?" dedi umutlu bir sesle.En: Emir nodded, saying, "Yes, but we'll capture the right moment, won't we?" in a hopeful voice.Tr: Leyla, dikkatle vadinin manzarasına bakıyordu.En: Leyla was carefully looking at the view of the valley.Tr: Uzun yıllar yurt dışındaydı, ama bu manzarayı özlemişti.En: She had been abroad for many years but missed this scenery.Tr: Ancak bu sabah onu asıl zorlayan şey başka bir duyguydu; Emir'e karşı olan uzun zamandır süren hisleri.En: However, this morning, what was truly challenging her was another feeling; her longstanding feelings for Emir.Tr: Onlar yürürken, Emir'in zihni sisle doluydu, sadece vadideki değil, kalbindeki sis de.En: As they walked, Emir's mind was filled with mist, not just the one in the valley, but the one in his heart as well.Tr: Bir yandan hayatının en iyi fotoğrafını çekmeyi istiyor, diğer yandan Leyla’nın yanında olması düşüncesi onu derin düşüncelere sürüklüyordu.En: On one hand, he wanted to take the best photo of his life; on the other, the thought of being next to Leyla was leading him into deep thoughts.Tr: Tepenin kenarına ulaştıklarında, Emir derin bir nefes aldı.En: When they reached the edge of the hill, Emir took a deep breath.Tr: "Sis kalkmalı," dedi.En: "The mist should clear," he said.Tr: "Başka bir yer denemeliyiz mi? Yoksa bekleyelim mi?"En: "Should we try another place, or wait?"Tr: Serkan bir omzunu silkti. "Sen bilirsin, Emir."En: Serkan shrugged. "It's up to you, Emir."Tr: Leyla, sessizliğini bozarak, "Bazen beklemek değil, yeni bir yer denemek en iyisidir," dedi nazikçe.En: Leyla, breaking her silence, said gently, "Sometimes trying a new place is better than waiting."Tr: Tam o anda, sis hafifledi.En: Just at that moment, the mist lightened.Tr: Güneş ufuktan belirmekteydi.En: The sun was appearing on the horizon.Tr: Emir, kalp atışlarını hissederek kamerasını ayarladı.En: Emir, feeling his heartbeat, adjusted his camera.Tr: Tam deklanşöre basacakken, Leyla'nın yumuşak sesi kulağında yankılandı.En: Just as he was about to press the shutter, Leyla's soft voice echoed in his ear.Tr: "Emir," dedi Leyla, gözlerini onun gözlerine dikerek, "Sana bir şey söylemem lazım."En: "Emir," said Leyla, looking into his eyes, "I need to tell you something."Tr: Emir şaşkın bir şekilde baktı ama fotoğraf çekmeyi de ihmal etmedi.En: Emir looked surprised but didn't neglect to take the picture.Tr: Deklanşör sesi vadide yankılanırken, altın ışıkla yıkanan peri bacalarının görüntüsü kameranın içine kaydoldu.En: As the click of the shutter echoed in the valley, the image of the fairy chimneys bathed in golden light was captured inside the camera.Tr: Leyla, "Seni uzun zamandır seviyorum," dedi. Sessizlik hakim oldu, yalnızca kuşların şarkıları duyuluyordu.En: Leyla said, "I've loved you for a long time." Silence prevailed; only the songs of birds were heard.Tr: Emir, bir an dondu.En: Emir froze for a moment.Tr: Kalbindeki duygular aydınlanıyordu; belki de güneşin aralarındaki sisleri nasıl aydınlattığı gibiydi.En: The feelings in his heart were being illuminated, perhaps like how the sun illuminated the mist between them.Tr: Leyla'ya baktı ve dudakları hafifçe gülümsedi.En: He looked at Leyla and his lips curled into a slight smile.Tr: "Bu fotoğrafı çektim ama sanırım hayatımda başka bir çekim yapmam gerek," dedi yavaşça.En: "I took this photo, but I think I need to make another capture in my life," he said slowly.Tr: O sabah, sadece bir fotoğrafla değil, aynı zamanda kalplerinde yeni bir başlangıçla dönüyorlardı.En: That morning, they returned not only with a photograph but with a new beginning in their hearts as well.Tr: Göreme'nin büyü dolu sabahında, hem arkadaşlığın hem de aşkın bir arada yürüyebileceğini öğrendiler.En: In the magic-filled morning of Göreme, they learned that friendship and love ...
    Voir plus Voir moins

Ce que les auditeurs disent de Love in the Mist: A Göreme Morning of Discovery

Moyenne des évaluations de clients

Évaluations – Cliquez sur les onglets pour changer la source des évaluations.