Page de couverture de Crossroads of Fate: Tales from the Heart of İstanbul's Bazaar

Crossroads of Fate: Tales from the Heart of İstanbul's Bazaar

Crossroads of Fate: Tales from the Heart of İstanbul's Bazaar

Écouter gratuitement

Voir les détails du balado

À propos de cet audio

Fluent Fiction - Turkish: Crossroads of Fate: Tales from the Heart of İstanbul's Bazaar Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-09-18-22-34-02-tr Story Transcript:Tr: İstanbul'un kalbi, Kapalıçarşı, geç öğleden sonra bambaşka bir dünyaydı.En: The heart of İstanbul, Kapalıçarşı, was an entirely different world in the late afternoon.Tr: Renkler, sesler ve kokular... Her şey burada canlıydı.En: Colors, sounds, and scents... Everything here was alive.Tr: Emir, dükkânında halılara göz gezdirirken bir yandan da babası için endişeleniyordu.En: Emir was gazing around the carpets in his shop while worrying about his father.Tr: Babasının ilaçlarını gün bitmeden almak zorundaydı.En: He had to get his father's medicine before the day ended.Tr: Tüm mahalle Emir'i severdi.En: The whole neighborhood loved Emir.Tr: O güvenilir bir esnaftı.En: He was a reliable shopkeeper.Tr: Ama içindeki yük kimseye görünmezdi.En: But the burden inside him was invisible to everyone.Tr: Bu sırada Selen, ilk kez geldiği İstanbul'u keşfetmenin heyecanını yaşıyordu.En: Meanwhile, Selen was experiencing the excitement of discovering İstanbul for the first time.Tr: Hemşire olarak dinlenmek istiyor, kendini tamamen bu kültüre bırakmak istiyordu.En: As a nurse, she wanted to relax and immerse herself completely in this culture.Tr: Baharat kokuları arasından geçerken Yasemin'i fark etti.En: As she passed through the scent of spices, she noticed Yasemin.Tr: Yasemin'nin yüzü bembeyaz olmuştu.En: Yasemin's face had turned pale white.Tr: Kalabalığın içinde dengesini kaybedip yere yığıldı.En: She lost her balance in the crowd and collapsed to the ground.Tr: Selen hemen yanına koştu.En: Selen immediately rushed to her side.Tr: "Merhaba, ben hemşireyim. Yardım edebilir miyim?" dedi.En: "Hello, I'm a nurse. Can I help?" she said.Tr: Yasemin ise başını sallayıp, "Evet, sanırım biraz başım döndü," dedi.En: Yasemin nodded and said, "Yes, I think I got a bit dizzy."Tr: Bu esnada Emir bir telefon aldı.En: Just then, Emir received a call.Tr: Kalbi hızla atmaya başladı.En: His heart started racing.Tr: Babası yere yığılmış, acil tıbbi müdahaleye ihtiyacı vardı.En: His father had collapsed and needed urgent medical intervention.Tr: Panik içinde dükkânını komşusuna emanet edip, kalabalığı yararak çıkışa yöneldi.En: In a panic, he entrusted his shop to his neighbor and made his way to the exit through the crowd.Tr: Yol üstünde Yasemin ve Selen'i gördü.En: Along the way, he saw Yasemin and Selen.Tr: Onlar da telaş içindeydiler. Ama Selen Yasemin'e yardım etmeyi zaten başarmış gibiydi.En: They were also in a hurry, but Selen seemed to have already managed to help Yasemin.Tr: "Yasemin, iyi misin?" diye sordu Emir.En: "Yasemin, are you okay?" Emir asked.Tr: Kız hafifçe gülümsedi.En: The girl smiled slightly.Tr: "Evet, iyiyim. Selen bana yardım etti."En: "Yes, I'm fine. Selen helped me."Tr: Emir, Selen'e minnettar bir bakış attı.En: Emir gave Selen a grateful look.Tr: "Teşekkürler. Size bir çay ısmarlamak isterim." dedi.En: "Thank you. I'd like to buy you a tea," he said.Tr: Selen gülümseyerek kabul etti.En: Selen smiled and accepted.Tr: Emir babasına doğru yol alırken içindeki paniğin yerini biraz da olsa huzur almıştı.En: As Emir headed towards his father, a bit of calmness replaced his panic.Tr: Selen ise İstanbul'un sadece tarihi ve kültürel güzellikleriyle değil, insanlarının sıcaklığıyla da tanışmıştı.En: Selen, on the other hand, had not only encountered the historical and cultural beauty of İstanbul, but also the warmth of its people.Tr: Yasemin ise yeni bir arkadaş edinmenin ve yardımı kabul etmenin gururunu hissediyordu.En: Yasemin felt proud of making a new friend and accepting help.Tr: Kapalıçarşı’nın koridorları boyunca yürüyüşleri hem Emir'in hem de Selen’in hayatında derin izler bıraktı.En: As they walked through the corridors of Kapalıçarşı, it left deep marks on both Emir's and Selen's lives.Tr: Kimi zaman yardımı kabul etmek iyiydi.En: At times, accepting help was good.Tr: Ve Selen, sayesinde İstanbul’un samimiyetle dolu ruhunun tadını çıkarttı.En: And Selen got to enjoy the warmly welcoming spirit of İstanbul.Tr: Yasemin ise daha dikkatli olacağına ve ailesine güven verdiğine dair bir söz verdi.En: Yasemin, on the other hand, vowed to be more careful and give her family reassurance.Tr: Ve böylece çarşıdaki koşuşturmaca sona ererken, herkes bir şeyler öğrenmişti.En: And so, as the hustle and bustle in the market came to an end, everyone learned something.Tr: Kapalıçarşı'nın kapıları hâlâ o ışıltılı dünyayı saklıyordu, ama içinde yeni bir dostluğun tohumları atılmıştı.En: The gates of Kapalıçarşı still concealed that shimmering world, but inside, the seeds of a ...
Pas encore de commentaire